BOLU


BOLU


 
Yeşil ve mavinin kucaklaştığı, birlikte uyuyup uyandığı, rüzgârın başı dumanlı dağlarda efsanelerin en dramatiklerinden birini hâlâ fısıldadığı, binlerce yıldır bir çok uygarlığın filizlenip boy attığı ve meyvelerini bıraktığı şehirdir Bolu.
Bolu'nun, tabiat, insan ve tarihin el ele verip yoğurduğu güzelliklerini görmek, dağların söylediği Köroğlu türkülerini işitmek isteyenlerin şehre ulaşması hiç de zor değil. Bolu, Ankara ve İstanbul'un neredeyse tam ortasında bu iki merkezi birbirine bağlayan ana yolun üstündedir.
Coğrafya :
Bolu ili Yurdumuzun Batı Karadeniz Bölgesinde, 30º 32’ ve 32º 36’ doğu boylamları, 40º 06’ ve 41º 01’ kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. 8458 km² alanı olan İlimizin batısında; Sakarya ve Düzce, güneybatısında; Bilecik ve Eskişehir, güneyinde; Ankara, doğusunda; Çankırı ve Karabük, kuzeyinde; Zonguldak illeri vardır.
İlin merkez ilçe haricinde 8 İlçesi, 4 beldesi ve 511 köyü vardır. ;
 
                                                                                                        Genel Bilgi
Bolu Abant Gölü

Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nde yer alan Bolu, kuzeyde Karadeniz ve Zonguldak, doğuda Çankırı ve Ankara, güneyde yine Ankara ve Eskişehir, batıda Bilecik ve Sakarya illeri ile çevrilidir. Karadeniz ile İç Anadolu arasında, çok engebeli ve dağlık bir alanda yer alır.  Yüzey şekillerini Batı Karadeniz Dağlarının uzantıları ile bu yükseltiler arasında kalan çukur bölgeler belirler.  İl sınırları içerisinde, kıyıdan iç kesimlere doğru üç dağ sırası vardır. Bu dağlardaki en yüksek nokta Kızıltepe'dir (1.486 m.). İkinci sırayı oluşturan Bolu Dağları daha yüksektir. Yükseklik Çele Tepesi'nde 1.911 m.ye ulaşır. Üçüncü sıra dağı ise İlin güney ve doğusunu bütünüyle kaplayan, kuzeydoğu-güneybatı doğrultulu Köroğlu Dağlarıdır. Bunların en yüksek  noktası Köroğlu tepesi'dir (2.499 m.). Bu dağlık alanda çok sayıda yayla bulunmaktadır. En önemlileri Bolu Dağlarındaki Mengen ve Bolu yaylaları, Köroğlu Dağlarındaki Gerede, Kıbrıscık, Seben, Mudurnu ve Göynük yaylalarıdır.

Yedigöller'den Bir Görünüm

 

İl sınırları içerisinde, Efteni, Filyos ve Sakarya olmak üzere üç su toplama havzası vardır. Efteni Havzası, Efteni Gölü'ne dökülen Aksu, Asar Suyu ve Uğur Suyu ile gölün sularını Karadeniz'e boşaltan Büyük Melen'i kapsar. Abant Gölü'nün ayağı olan Büyüksu (Bolu Suyu) ve Ulusu Filyos Havzası'nın sularıdır. Sakarya Havzası'nın ise başlıca suları Mudurnu Çayı, Aladağ Suyu ve Göynük Suyu'dur. Bolu'da bir çok da göl bulunmaktadır. Abant ve Efteni gölleri dışında, Çağla Gölü, Çubuk, Sünnet, Yedigöller, Karagöl ve Karamurat Gölü bu göllerden başlıcalarıdır.Ayrıca Mudurnu ve Büyüksu çayları üzerinde kurulmuş olan Gölköy Barajı ile, Küçük Melen Suyu üzerindeki Hasanlar Barajının oluşturduğu göller de önemlidir. İl alanının %9'u ovadır. Bu ovalardan en önemlisi ilin kuzeybatısındaki Düzce Ovasıdır.Ayrıca Bolu, Gerede, Himmetoğlu ve Mudurnu ovaları da önem taşımaktadır. Yüzölçümü 8.294 km2 olup, toplam nüfusu 270.654'dür.

Bolu ve çevresi dünyanın sayılı, Türkiye’nin ise en güzel ormanlarına sahiptir. Meşe, çam, kayın, köknar gibi çok çeşitli ağaç türlerinin yanı sıra bölgede gerek boyutları, gerekse asırları aşan yaşları ile ön plana çıkan çok sayıda anıt ağaç bulunmaktadır.


Bolu Köroğlu Heykeli

İstanbul ve Ankara'yı birbirine bağlayan karayolu üzerinde bulunuşu Bolu'nun sosyo-ekonomik yapısını olumlu yönde etkilemiştir. Bolu'nun ekonomisi tarım, ormancılık, hayvancılık ve turizme dayalıdır. tarımsal ürün olarak, baklagiller, sanayi bitkileri, buğday, arpa, mısır, fasulye, şeker pancarı, tütün, patates, fındık ve meyve üretilmektedir. Bitkisel üretimden sonra ormancılık önemli bir ekonomik güçtür. İl yüzölçümünün yarısını kaplayan ormanlarda karaçam, sarıçam, göknar ve kayın ağaçları çoğunluktadır. Ayrıca orman ürünlerini işleyen sanayi kuruluşları da bulunmaktadır. hayvancılık güneydeki dağlık kesimde yaygındır. Mera hayvancılığı yapılan ilde, en çok koyun, sığır, tiftik keçisi ve kıl keçisi beslenir. Kümes hayvancılığında da büyük bir gelişim yakın zamanlarda başlamış ve bir çok tavuk çiftlikleri kurulmuştur.  Bolu Dağı'nın batı yamaçlarında arıcılık, ırmak ve göllerinde de balıkçılık yapılmaktadır. Alabalık ve sazan ön plandadır.

Bolu topraklarında linyit  kömür yatakları oldukça zengindir. Kalorisi yüksek olan Bolu linyitleri çeşitli kuruluşlar tarafından işletilmekte, kükürt oranının fazlalığı da sanayide kullanılmasına neden olmaktadır. Ayrıca kahverengi ve siyah desenli mermerler, alçı taşı üretimi de ihraç malzemesidir.

Seben Kaya Evleri

Zengin bir turizm potansiyeline sahip olan Bolu'da Köroğlu Dağları'ndaki Kartalkaya, Sarıalan başlıca kayak ve dinlenme merkezleridir. Abant Gölü ve Yedigöller yörenin turistik bölgeleridir. Bu nedenle de Yedigölleri çevreleyen geniş bir alan ulusal park ilan edilmiştir. Büyük ve küçük kaplıca, Efteni, Babas, Bağlum, Sarot kaplıcaları ile Dernin Hamamı bölgedeki termal kaynaklarıdır.

Bolu ve çevresinde bulunan Eski Çağ kültürlerinin izleri, mimari kalıntılar, heykeller ve çok sayıda lahit ile kitabeler ilin tarihi ile ilgili yeterli bilgiyi vermektedir. Buna göre; Bithynion ismi ile kurulan bir İlk Çağ kenti olarak kurulan Bolu'ya İmparator Cladius zamanında Onun isminden ötürü Cladiopolis denilmiştir. Eski Bolu'nun  bugün Bolu Müzesinin bulunduğu tepe üstü alanda ya da, yöre halkının Eskihisar/Hisartepe dedikleri alanda yer aldığı kesinlik kazanamamıştır. Yöre, Lydia Krallığının sınırları içerisinde kalmış, Anadolu'yu işgal eden Persler Büyük İskender'in Anadolu'ya gelişine kadar buraya egemen olmuşlardır. Çevrede bulunan bazı kalıntılar Hititlerin de bu bölgeye kadar uzandıklarına işaret etmektedir.

Keçi Kalesi

Bithynion’un, Bithynia krallarından I.Nikomedes (İÖ.280-260) ya da Ziaela (İÖ.260-228) döneminde kurulduğu sanılmaktadır.  Bithynion’a yerleşen halk Bithynia’nın yerlisi değil, Yunanistan’da Arkadia bölgesindeki Mantineia kentinden gelme göçmenlerdir.Bithynia kralları kendilerinden önceki karia kralı Mausolos’un yaptığı gibi, kendi ülkelerini Hellenleştirme politikasını izlemişlerdir.  Bithynhlerden sonra, yöre Romalıların egemenliğine geçmiştir. Strabon, Bithynia’nın iç kısımlarında, Tieion’un üst tarafında kurulmuş olup, sığırlar için en mükemmel otlak olan ve Salanites peynirinin yapıldığı Salona etrafındaki toprakları da içine alan Bithynion ve aynı zamanda Bithynia’nın merkezi olan (Bithynion) ve çok geniş ve verimli olduğu halde, yazın sağlık için hiç de iyi olmayan bir ova tarafından çevrili bulunan Askania gölünün kenarında kurulmuş Nikeia'nın yer aldığından söz etmektedir.

Yıldırım Camisi

Antik Bithynion, Batısında Kieros/Prusias ad Hypium, doğusunda ise Paphlagonia yolu üzerindeki Krateia yer almaktadır.  MS.I. yüzyılda Bithynion ismi terk edildi. İmparator Claudius (41-54) kendi adına aynı yerde yeni bir şehir kurdurmuştur. Günümüze ulaşan kalıntılardan anlaşıldığına göre bu şehir Bithynion’un kalıntıları üzerinde kurulmuştur.  MS.II.yüzyılda  Claudiopolis kenti,  en ince ayrıntısına kadar  bir Roma kenti özelliğini yansıtmaktadır.   Claudiopolis’in güneyinde Olympus Bithynicus,  Ala Dağ eteğindeki sıcak su banyoları da Plinius ile Traianus arasındaki bir mektuba konu olmuş, bu kaplıcaların yapımında kullanılacak bir mimar istenmiştir. Roma İmparatoru Hadrianus (117-138) da bu kente özel ilgi göstermiş,  Claudiopolis onun döneminde  daha da gelişmiştir. Claudiopolis, Roma’nın dörtlü idare zamanında da önemini korumuştur. Nicomedia’nın doğu başkenti olarak seçilmesinin de bunda önemli rolü vardır. Diocletianus zamanında Hıristiyanlık Bithynia’da kalıcı bir suretle yayılmaya başlamış, Romalılar bu din taraftarlarına eziyette bulunmuştur. Buna rağmen paganizm Hristıyanlık karşısında tutunamamış, kısa zamanda Bithynia’nın bir çok yerine kiliseler yapılmıştır. Claudiopolis, Heracleia ve Prusias ad Hypium gibi merkezlerde de büyük kiliseler yapılmış, ancak bunların hiç biri günümüze kadar gelememiştir.

Gazi Süleyman Paşa Camisi

Bolu’da belirgin bir Roma dönemi yapılarına rastlanmamaktadır. Kentin Osmanlılar döneminde kuruluşu sırasında, bunların büyük bir kısmının tahrip edildiği sanılmaktadır. Yalnızca, temel kazılarından rastlantı sonucu Roma dönemine ait mimari yapı kalıntıları ile çeşitli buluntular çıkmaktadır.

Bolu, Roma İmparatorluğu'nun ikiye bölünmesinden sonra  Bizans İmparatorluğunun payına düşmüşse de eski önemini bu devirden itibaren kaybetmiştir. VII.ve IX. yüzyıllar arasında Anadolu içinde batıya yönelen Araplar, sarp dağlardan ötürü buraya ulaşamamıştır. XII.yüzyılda Anadolu Selçukları, ardından  İlhanlılar bütün bu yöreyi ele geçirmişlerdir.

Mudurnu Evlerinden Bir Örnek

Orhan Gazi tarafından Bolu ve yöresi ele geçirilmiş, Sultan   Yıldırım Beyazıt tarafından şehir imar edilmiş, hanlar, hamamlar, yollar ve camiler yapılmıştır. Timur'un Anadolu  istilasından sonra Bolu yöresi, İsfendiyaroğullarının eline geçmiş, Sultan  II.Murat zamanında da Osmanlı egemenliği altına girmiştir. Osmanlı- Çandaroğlu, sonra İsfendiyarlılar zamanında, sık sık bu bölgede egemenlik mücadeleleri olmuştur.  XVI.yüzyılda yaşamış ve Bolu Beyi'ne baş kaldırmış halk ozanı ve destan kahramanı Köroğlu da Bolu'da yaşamıştır. El-Ömerî ve İbn Batûta da Bolu ile ilgili bilgiler vermektedir. İngiliz Gezgin Richard Pococke, Bolu'ya gelmiş, şehrin kurulduğu yerin topografyasını anlattıktan sonra bazı bilgiler vermiştir. Şehrin kısmen bir tepenin batı ve güney yamaçlarında kurulu olduğunu belirttikten sonra tepede eski tarihlerden kalan duvar kalıntılarını, bir çok yazılı kaideyi gördüğünü belirtmiştir.

Osmanlı döneminde Bolu, uzun süre önce  Anadolu ve daha sonra da Kastamonu eyaletinin ilçe merkezi olmuştur. Yapılan idari düzenleme sonunda 1867'de Kastamonu'nun bir sancağı olmuş, II. Meşrutiyetten sonra Bolu-Viranşehir ismiyle yeniden  sancak haline getirilmiştir. Milli Mücadele sırasında çeşitli ayaklanmalara sahne olmuş, Cumhuriyetin ilanından sonra  da İl haline getirilmiştir.

 

 

Bolu'da günümüze gelebilen eserler arasında, İl merkezinde Bithynion'a ait olduğu sanılan bir çok kalıntı ile karşılaşılmıştır. Ancak bunların üzerinde Osmanlı yerleşimi olduğundan yeterli bir araştırma yapılamamıştır. Rastlantı sonucu bulunan Antik Çağlara ait eserler Bolu Müzesi'ndedir. MS.130-138 arasında İmparator Hadrianus'un yaptırdığı Antionos Mabedi, Yıldırım Beyazıt'ın 1300'lerin sonlarına doğru yaptırdığı Yıldırım Beyazıt Külliyesi, Kadı Camisi (XVI.yüzyıl), Saraçhane Camisi (1750), İmaret Camisi ve Medresesi (XVI.yüzyıl), Karaköy Cuma Camisi (1562), Tabaklar Camisi (1897), Ilıca Camisi (1510-1511), Karaçayır Camisi (1571), Gölyüzü Türbesi, Aktaş Türbesi, Yozgat Kasım Dede Türbesi, Taşhan (1804), Tabaklar Hamamı (XVI.yüzyıl), Orta Hamam (1388), Sultan Hamamı (XVI.yüzyıl)  İlin belli başlı tarihi yapılarıdır.

 



Ayrıntılı Bilgi

Doğal Güzellikleri;


Abant Gölü
;


Abant Gölü, Bolu’nun 34 km. güneybatısında Abant Dağları üzerinde tabii bir göldür.Ankara–İstanbul D–100 karayolununve TEM otoyolunun 203. km’sinden ayrılan 22 km’lik yol ile ulaşılmaktadır. Bolu’ya 34 km., Ankara’ya 225 km., İstanbul’a 258 km. uzaklıktadır. 125 hektar genişliğinde bulunan gölün denizden yüksekliği 1325 m’dir. Yer altı suları ile beslenir. En derin yeri 45 m’dir. Tektonik menşeli Abant Gölü ve çevresinin bitki zenginliği, ayrıca büyük bir açık hava rekreasyon potansiyeline sahip bulunması nedeniyle yörenin 1150 hektarlık bölümü, 1988 yılında “tabiat parkı” olarak koruma altına alınmıştır.

Göl çevresi zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Sarı ve karaçam, kayın, meşe, kavak, dişbudak, gürgen, söğüt, ardıç ağaçları ve ormangülü, ılgın, fındık, muşmula, papazkülahı, alıç, çobanpüskülü, kuşburnu, eğrelti, böğürtlen, çilek, nane, ahududu, sarmaşık, ısırgan, atkuyruğu ve çayır otları başlıca ağaç ve ağaççıkları oluşturur. Göl kenarı ve su içi de çeşitli su bitkileriyle ve nilüferlerle doludur.

Gölde bulunan ve endemik bir tür olan Abant alabalığı “Salmo trutta fario var abaticus” olarak literatüre geçmiştir. Balık meraklıları yılın belirli zamanlarında, ücret ödeyerek bu balığı avlayabilmektedir. 




Göl çevresindeki ormanlarda tavşan, tilki, çakal, kurt, ayı, domuz, geyik, karaca, sincap, gelincik;

Su kuşlarından; yaban kazları, yaban ördekleri, balıkçıl, sakarmeke, karabatak, turna;

Yırtıcılardan; şahin, doğan, atmaca, baykuş;

Diğer kuşlardan; toygar, alakabak, karatavuk, bülbül, ispinoz ve saka görülmektedir. 

Yöre ormanları geyikler için en uygun yaşam ortamına sahiptir. Bu bölgedeki geyik varlığının normal bir seviyeye  ulaşmasını sağlamak amacı ile Abant’ın doğusunda etrafı çevrili bir sahada geyik üretme istasyonu tesis edilmiş olup, tabii üretim çalışmaları özenle sürdürülmektedir. Her yıl bir miktar geyik doğal yaşama bırakılmaktadır.

Çevresi 7 km. olan ve yılın her ayı ayrı güzelliklere sahip bulunan gölde; piknik, kamping, sportif olta balıkçılığı, yürüyüş, bisikletle, faytonla, atla gezinti vazgeçilmez aktivitelerdir. Park girişinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede doğal olarak üretilen gıdalar ve hediyelik eşyalar satılmaktadır.

Göl çevresinde bulunan Abant Palace Otel ve Büyük Abant Otel her türlü konfora ve aktiviteye sahip otellerdir. Ayrıca, özel idareye ait Göl Gazinosu ve kendin pişir kendin ye şeklinde hizmet sunan tesisler mevcuttur. Göle ulaşım, şehir merkezindeki terminalden her iki saatte bir kalkan dolmuşlarla mümkün olmaktadır. 

Yedigöller Milli Parkı ;


 
Batı Karadeniz Bölgesi’nde Bolu’nun 42 km. kuzeyinde Zonguldak’ın güneyinde yer alan Milli Parka Ankara–İstanbul karayolunun 152. km’sindeki Yeniçağa ve 190. km’sindeki Bolu’dan kuzeye ayrılan yollarla ulaşılır. Kışın Bolu–Yedigöller güzergâhı (karla) kapalı olduğundan ulaşım sadece Yeniçağa–Mengen–Yazıcık üzerinden yapılır.

2019 hektar büyüklüğündeki Yedigöller Havzası, 1965 yılında milli park olarak korumaya alınmıştır. Havza kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 m. mesafede sıralanmış 7 gölden oluşmuştur. Milli park içindeki “Köyyeri” mevkiinde yeni Bizans dönemine ait bulunan kalıntılardan, eski dönemlerde bölgenin bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.

Milli park bünyesinde Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak 7 göl vardır. Bu göller aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerindedir. Ortalama 780 m. yükseklikte olan platodaki göllerin en büyüğü Büyükgöl’dür. En derin yeri ise 15 m’dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’e bağlıdır.

Büyükgöl, Yedigöller’de canlı alabalık yetiştirilmesi için damızlık amaçlı kullanılmaktadır. Ülkemizde ilk alabalık üretme istasyonu 1969 yılında burada kurulmuştur. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl bulunmaktadır.

Diğer platodan 100 m. yükseklikteki platonun en geniş gölü Nazlıgöl’dür. Dibinden sızdırdığı bol miktardaki su, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olduğundan “Şelale Gölü” adı da verilir. Aynı platoda Sazlıgöl, İncegöl ve Küçükgöl bulunur. Kuzeyden güneye doğru alçalma gösteren bölgede, en yüksek yer 1488 m. ile Eğrikiriş Tepesi, en alçak yer ise 465 m. ile Kirazçatı’dır.

Yedigöller Milli Parkı bilimsel inceleme ve araştırmalar için de kuvvetli bir altyapıya sahiptir. Çok sayıda bitki türünü içeren milli park, yurdumuzun en güzel, karışık doğal ormanlarına sahiptir. Başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidir. Porsuk gibi nesli azalmakta olan bitki türleri de mevcuttur.


 


Yaban hayvanlarından ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik vardır. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Bu özellikleriyle Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa cenneti durumundadır. Her yıl mayıs-eylül dönemlerinde Büyükgöl ve Deringöl’de ücret karşılığı sportif olta balıkçılığı yapılabilmektedir. Göllerde göl alası ve gökkuşağı alabalığı vardır.

Yedigöller Milli Parkı içerisindeki “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkılarak gölleri ve eşsiz peyzaj güzelliklerini görmek mümkündür. Bu güzergâh üzerinde bir de anıt ağaç bulunmaktadır. Ayrıca, milli park içindeki geyik üretme istasyonu ziyaret edilebilir.

Sessiz ve sakin bünyesi, güzel manzaraları, değişik arazi şekilleri, yürüyüş yolları, şelaleleri, çeşitli cinste bitki ve ağaçlarla süslü yamaçlarıyla piknik, dinlenme, fotoğraf çekme, spor yapma ve kamp kurma gibi rekreatif faaliyetler yapılırken konaklama ihtiyacı Orman Bakanlığı’na ait 40 yatak kapasiteli bungalov evlerde sağlanabilir. Ayrıca, 1 hektarlık alanda çadırla veya karavanla konaklama da yapılabilir. Deringöl yanında bulunan balık üretme istasyonundan ücret karşılığı canlı alabalık alınabilir. Ziyaretçilere yıllık ortalama 40.000 adet balık satışı yapılmaktadır. Parkın ziyarete en uygun zamanı nisan-kasım ayları arasıdır.


Gölcük gölü ;


 

Bolu’nun 13 km güneyinde suni olarak yapılmış bir set gölüdür.45000 m 2   alana sahiptir.Çevresi de 1200 metredir.Seben-Kıbrıscık karayolu üzerinde çam ve köknar ormanlarıyla çevrili bir doğa harikasıdır.Adım başı akan buz gibi kökez suyu ile yazın gerek bölge halkı , gerekse çevre İllerden gelenlerin doldurduğu güzel bir dinlenme yeridir.Gölün kar altındaki görüntüsü ise muhteşemdir.Doğanın bembeyaz yorganıyla örtülü olan gölün hemen yanında Orman Bakanlığının misafirhanesi olan şirin bir yapı dikkati çeker.Ayrıca her mevsim açık olan bir Kır Gazinosu mevcuttur.

Kartalkaya Kayak Merkezi ;




Türkiye’nin en gözde kayak merkezlerinden biri olan Kartalkaya kayak ve snowboard merkezi Batı Karadeniz bölgesinde, Bolu ilinin güneydoğusunda, Köroğlu dağları üzerinde yer almaktadır.

Kartal kaya Kayak Merkezi Alp disiplini kayak ve Tur kayağı için çok uygun koşullara sahiptir.

Kartalkaya Kayak Merkezinin kayılabilen alanı 1850 - 2200 metre yükseklik kuşağı üzerinde yer almaktadır.Bölge yarı ılıman bir iklime sahip olup Kartalkaya Kayak Merkezi ve çevresi çam ormanlarıyla kaplıdır. Hakim rüzgar yönü batı - kuzeybatıdır.

Türkiye’de kayak denince akla ilk gelen yer olan Kartalkaya Kayak Merkezinde Aralık ayı başlarından mart ayı sonlarına kadar kayak yapılabilmektedir. Kartalkaya kayak merkezinde 3 metreye kadar kar görülmektedir.

Akkaya Travertenleri  ;

Bolu, Mudurnu karayolunun 9.km'de, Çepni köyü merkezinde bulunmaktadır. Bolu ve Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki tek örnek olan, yapılaşmaya uğramamış, doğal yapısını aynen koruyan nadir çevrelerden biri olan Akkaya travertenleri, doğu–batı doğrultusunda 250 m. uzunlukta bir oluşum ve bu oluşumun 100 m. batısında 50 m. uzunlukta bir oluşum bulunmaktadır. Mudurnu yolu üzerinde bulunan  travertenler, “Bolu'nun   pamuk kalesi”    olarak görülmeğe     değer güzelliğe  sahiptir. Yemyeşil doğa ile bütünleşen bir manzara sergiler. Dinlenmek ve piknik yapmak isteyenler için ideal bir yer olan Akkaya Mevkii,  halen özel sektörce işletilmektedir.



--B-3D Printer--
 
       Linked  in 
 
    Google Arama
 


Google Arama
Sitemde Arama
 KARABÜK ÜNİVERSİTESİ 
 
Twitter
 
 
Burak Güler, (brkglr@yahoo.com) ___________________________________ Her hakkı saklıdır. Copright © 2007 - 2015
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol